Kategori arşivi: Çiftler

Evlilik sanatı

kıdsJürg Willi, Almanca konuşulan ülkelerde (Almanya,  İsviçre, Avusturya) çift terapisinin duayenlerinden sayılan bir isim.

Kendisi İsviçreli bir psikiyatri profesörü ve çift terapisini İsviçre’ye 1965 yılında ilk getiren kişi. Çift terapisi deyince Willi’yi bilmek, öğrenmek önemli.

1999’a kadar Zürih Üniversitesi Psikiyatri Polikliniği’ni yönetti. O zamandan bu yana da İsviçre’de kurduğu sistemik terapi enstitüsünde uzman terapist yetiştiriyor.  İlişki dinamikleri alanında çeşitli dillere çevrilmiş birçok kitabı var.

Durum böyle olunca, Willi’nin ilişkiler hakkında söylediklerine bir göz atmakta yarar var. Willi bir ilişkinin, özellikle de evliliğin, sürekli bir devinim içinde bulunduğunun ve çeşitli dönemlerden geçtiğinin altını çiziyor. Bu devinim, çiftlerin sürekli esnek olmasını ve evliliğin o dönemine uyum sağlamasını gerektiriyor.

Evliliğin her alt döneminde ilişkinin yeni kurallara göre yeniden tanımlanması gerekiyor. Bu da ancak tarafların esnek olması ve ilişkiyi adapte etmeye hazır olmasıyla mümkün. Krizler de işte bu nedenle, genelde yeni bir dönemin başlangıcında çıkıyor.

Örnek mi? Aşık oldunuz ve evlendiniz. Aşk, evliliğe yol açan çok güçlü bir duygu olabilir. Ama kısa süre içinde yerini başka dinamiklere bırakacaktır. Ve taraflardan biri bu değişime hazır değilse sorun çıkması işten bile değildir.

Bir ilişkinin ilk evresinde aşk öne çıkabilir. Sevdiğiniz kişiyle ‘iç içe’ bir ilişki yaşamak doğaldır. Sürekli beraber olmak istemek, her saniye onu düşünmek, hayaller kurmak veya onu idealize edip yalnızca olumlu yönlerini görmek ilişkinin ilk evresini tanımlar. Çift kendini tek bir vücut gibi yaşar, farklılıklar görülmez.

Oysa ki kısa bir süre sonra yeniden özgürlük çanları çalmaya başlar. Kendinizi eşinizden ayrıştırmak, bireysel ihtiyaçlarınızı ön plana çıkarmak istersiniz. Eşinizi sizi tamamlayan değil, kısıtlayan bir birey olarak görebilirsiniz. Görüş farklılıkları belirginleşmeye başlar. İlişkinizin yeni bir evresi başlamıştır.

Eğer ilişkideki geçiş dönemlerini iyi yönetemezseniz problem yaşamanız kaçınılmazdır. Burada da en sık yapılan  hata: sorunun üstünü örtmek (yokmuş gibi davranmak) ya da eşinizi ikna edip bir an önce görüş farklılığını ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Her ikisi de sorunun büyümesine yol açacaktır.

  • Öncelikle, eşinizle aranızda görüş farklılıkları olacağını kabul edin ve bunları dile getirmekten ve tartışmaktan kaçınmayın.
  • Görüşlerinizi tartışırken hedefiniz, sorununuzu  bir an önce konuşup halletmek  veya tek bir ortak görüşte uzlaşmak olmamalı.
  • Önemli olan eşinizin farklı görüşüne tahammül edebilmeyi öğrenmektir. Ancak bu sayede sağlıklı bir ilişki mümkün olabilir.

Söylemesi kolay yapması ise zor bir iş.

Eyvah eşim depresyonda

Eşlerden birinin depresyonda olması bir ilişkinin gidişatını önemli ölçüde etkiler. Hatta yaşanan problemlerin artması, çiftin ilişkiyi sona erdirmeye karar vermesine dahi yol açabilir.

Eğer eşiniz ya da partneriniz depresyon teşhisi almışsa şu noktaları göz önünde bulundurmanızda yarar var;

  • Eşinizin karakter zayıflığı olduğunu düşündüğünüz bazı şeyler hastalığın semptomları olabilir. Bunları ayrıştırabilmeniz gerekir. (Burada kendinize sormanız gereken, eşiniz gerçekten bir şeyi yapmak istemiyor mu, tembellik mi yapıyor yoksa şu an elinden gelmiyor mu?)
  •  Eğer ilişkiyi sonlandırmayı düşünüyorsanız, şu an eşinizin akut olarak depresyonda olup olmadığına emin olmalısınız
  • Eşinizin depresyonda olması onun sizinle eşit ve kendinden sorumlu bir birey olduğu gerçeğini değiştirmez

Son maddeye detaylıca bir göz atmakta yarar var.  Çünkü eşinizin size bağımlı olmayan, eşit söz hakkına sahip bir birey olması gerçekten zor.

  • Eşinizin eskiden de olduğu gibi yetişkin ve kendinden sorumlu bir birey olduğunu unutmayın. Problemiyle başa çıkmak ve çözüm aramak öncelikle onun sorumluluğunda. Bu konuda tabii ki ona destek olabilirsiniz, ancak bu sizin göreviniz değil.
  • Bazı akut depresyon durumlarında istisnai olarak görevleri sizin devralmanız gerekebilir, örneğin eşinizin kendisine ve etrafa zarar vermesini engellemek adına hastaneye yatırılmasına karar verebilirsiniz. Ancak bunun geçici bir süreç olduğunu unutmayın.
  • Eşit birer birey olmak demek karşılıklı birbirine güvenmek ve birbirinin özgürlüğüne saygı göstermek demek. Güvensizlik ve aşırı kontrol size bir şey kazandırmayacaktır. Eşinizle ilişkinizde açık olmaya gayret edin. Eğer ilaçlarını düzensiz alıyorsa ya da uykusuzluk çekiyorsa bunların sizi endişelendirdiğini belirtebilirsiniz, ancak onu bir şeye zorlamayın.

Uzm. Psikolog Merve Yenal Altın

 

Çocuğunuz depresyondaysa?

Depresyon her ne kadar bireyi ilgilendiren bir psikolojik rahatsızlık gibi görünse de sistemik bakış açısı depresyonu ele alırken ‘aileye’ bakmanın son derece önemli olduğunu vurgular. Çocuklarda görülen depresif semptomlar aile içindeki olaylara veya sıkıntılara adapte olamadıklarının bir göstergesidir.

Çocukluk ya da ergenlik çağında bulunan ve depresyon teşhisi alan bir çocuğunuz varsa şunları göz önünde bulundurmalısınız;

  • Çocuğunuzdaki depresif duygulanım tek başına değil ilişkisel boyutta değerlendirilmelidir. Yani çocuğunuzun içinde bulunduğu durum aile içindeki ilişki ya da iletişim biçimlerinin bir parçasıdır. Örneğin çocuğunuz sizi korumak ya da kontrol etmek ya da sizden daha fazla ilgi görmek için bu şekilde davranıyor olabilir.hands-1434811-2-m
  • Aile içindeki fonksiyonel olmayan bu ilişki örüntüsü çocuğunuzun depresif davranışlarını ayakta tutmaktadır.
  • Aynı şekilde aile üyelerinin çocuğa verdiği tepkiler çocuğun depresif düşünce ve davranışlarının devam etmesini sağlar. Örneğin anne babanın çocuğa gösterdiği tepki, çocuktaki sorunlu davranışı ayakta tutar. Bunun devam ettiğini gören anne baba farkında olmadan aynı şekilde davranmaya devam eder. Bu da bir kısır döngüye yol açar.
  • Çocuğunuzun gösterdiği semptomların hangi durum / ilişkilerde azalıp hangilerinde arttığına dikkat edilmesi gerekir.

Aile içinde oluşan diğer dinamiklere bakarsak;

  1. Çocukta depresif semptomlar gelişmesi aile için bir stres faktörüdür. Aile bu duruma iki türlü yanıt verir. Ya eleştiren ve sabırsız bir tavır alır ya da çocuğa sempati gösteren ve aşırı koruyucu davranan bir duruş sergiler.
  2. Bahsettiğimiz kısır döngü zaman içinde iyice kemikleşip kırılamaz hale gelebilir. Örneğin aile çocuğun depresif davranışları karşısında ona daha fazla yoğunlaşırsa çocuk da bu davranışları artıracaktır. Çocuğun depresif davranışlarının artışı ailede ‘dikkat çekmek istiyor’ düşüncesiyle tepkiye yol açacaktır. Ailenin tepki gösterdiğini gören çocuk depresif semptomlarını iyice artıracaktır.
  3. Ailenin yardımsever, anlayışlı ve özenli bir tavır takınması, zaman içinde depresif davranışlar önemini yitirse bile çocuğa ‘yardıma gerek duyan’ kişi rolü biçilmesine neden olabilir.
  4. Çocuğun sosyal hayattan kendini geri çekmesi gibi depresif semptomlar ailenin gözünden kaçabilir ya da kişilik özelliği olarak görülebilir. Ancak  okul başarısında düşme gibi durumlar aileye problemin varlığını işaret eder.

Sistemik Terapi’de depresif semptomlar gösteren bir çocuğu olan aileye nasıl yaklaşılır?

Sistemik terapi diğer problemlerde olduğu gibi depresyonda da şu görüşü benimsemektedir. Aile içindeki ilişki örüntüsünü değiştirebilirseniz semptom kaybolacaktır.

Terapistiniz ailenizle birlikte şu yönlerde çalışır.

  • Ailenin çocuktaki depresyonu sadece bireye bağlı bir faktör olmaktan ziyade sosyal ilişkilerin bir yansıması olarak görebilmesine destek olur.
  • Ailenin probleme yönelik farklı bakış açıları kazanmasına çalışır.
  • Depresif davranışlara yeni ve farklı anlamlar kazandırmaya yardımcı olur.
  • Aile bireylerinin birbirleriyle iletişiminde ve ilişkisinde farklı yollar denemesine destek olunur.

Terapistiniz ailedeki gelişmeleri bilmek isteyecektir (anne baba çatışması, ayrılık, boşanma, kardeşlerle sorunlar, yeni bir kardeş gelmesi, ailenin taşınması, birinin hastalanması ya da vefatı

Ayrıca çeşitli sosyokültürel faktörlerin (maddi sıkıntı, işsizlik vb), kültürel faktörlerin (sosyal bağlardan yoksunluk, ayrımcılığa maruz kalma vb) ve eğitim kurumuyla ilgili sorunların (akran zorbalığı, arkadaşlarla sorunlar, akademik problemler) ne derece rol oynadığını inceleyecektir.

Uzm. Psikolog Merve Yenal Altın

İlişkiniz sağlıklı mı?

Aşağıda sıralayacağım maddeler sağlıklı bir ilişkide olması gereken unsurlar. Siz de bunları gözden geçirip ilişkinizin ne derece sağlıklı olduğunu tespit edebilirsiniz.

couples

  • Her iki taraf da duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını rahatça ifade edebilir. Bunu yaparken eleştirilme, kötü görülme gibi kaygıları olmaz.
  • Her iki taraf da kendi bireyselliklerini ve kişiliklerini koruyabilir. Yalnızca eşinize uyum sağlamak adına ilgi alanlarınızı, arkadaşlarınızı değiştirdiğinizi ya da farklı biri olmaya başladığınızı fark ederseniz tehlike sinyalleri çalıyor demektir.
  • Her iki taraf da etkin bir iletişim tarzı kullanır. Örneğin, bir sorunu dile getirirken karşı tarafın olumlu taraflarını da yadsımaz. Sorunlara suçlayıcı değil çözüm arayan bir şekilde yaklaşır. ‘Sen’ değil ‘ben’ formunda iletişim kurar. Karşı tarafa saygıyla yaklaşır.
  • Her iki taraf da önemli konularda aynı değer yargıları ve inançlara sahiptir. Eğer eşinizin örneğin çocuk sahibi olmak istemediğini öğrendiğinizde iş işten geçmiş olmamalı. Bu nedenle en başta karşılıklı belli değerleriniz hakkında konuşmuş olmalısınız.
  • Her iki taraf da birbirini eşit olarak görür, birbirinin farklılıklarını kabul eder ve saygı duyar.
  • Sorunları efektif bir şekilde çözebilirsiniz. Çiftlerin sık sık tartışması sanılanın aksine ilişkinin sağlıksız olduğu anlamına gelmez. Asıl belirleyici olan çiftin bu sorunu NASIL çözdüğüdür.
  • Birlikte olmaktan zevk alıyorsunuz. Espri anlayışınız, eğlenceye bakışınız benzeşiyor.
  • Karşılıklı aldıklarınız ile verdikleriniz bir denge içinde.
  • Başka önemli ilişkileriniz ve ilgi alanlarınız da mevcut.
  • Her iki tarafında da ihtiyaçları tatmin ediliyor.

Patchwork aileler

coupleGünümüzde boşanmaların ve yeniden evlenmelerin artmasıyla birlikte “patchwork aile” kavramı da sık sık gündeme gelmeye başladı.

Patchwork aile kısaca, eşlerden birinin ya da her ikisinin daha önceden evli olması ve bu evliliklerden olan çocuklarla birlikte hep beraber aynı çatı altında yaşamaya başlamalarıdır.

Sistemik aile terapisi açısından baktığımızda karşımızda yeni kurulmuş ve kurullarının oluşturulması gereken hassas bir sistem vardır. Ancak, bu sistemin henüz ortak değerler ve kurallar etrafında birleşebilecek belli bir geçmişi yoktur. Bu da çoğu zaman sorunlara yol açabilir.

Yeni kurulan bu sistemde belli noktalara dikkat etmek çok önem taşır. Bireyler yeni aileye geldiklerinde, kendi değer yargılarını, ilişki biçimlerini ve geçmişlerini de getirirler.  Her iki tarafın da kendi dinamiklerini getirmesiyle bir nevi “denge kaybı” oluşmaktadır. Bu çalkalanmanın başarılı bir şekilde yeni bir aile formuna dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu da sistemin yeni kuralları ve işleyişi ile yeniden tanımlanması anlamına gelir.

Yeni evli çift geminin kaptanıdır ve ailenin başarıyla yönetilmesinde onlara kritik bir rol düşer. Birlikte ailenin kurallarını belirlemeleri gerekmektedir. Ailenin tam anlamıyla ‘oturması’ bazen 5 ila 7 yıla uzanan meşakkatli bir süreçtir.  Burada kişilerin kendilerini diğer ailelerle ya da geçmişteki ilişkileriyle kıyaslamaması önem taşır. Tam tersine bulundukları özel durum içinde yaşadıkları spesifik zorluğa karşı birlikte çözüm aramaları en sağlıklı seçim olacaktır.