mervealtin tarafından yazılmış tüm yazılar

Boşanan anne babalara tavsiyeler

Kuşkusuz çiftlerin boşanması çocukları olumsuz etkiliyor. Bu etkiyi birebir söze dökmek yerine, çeşitli davranış problemleri göstererek ortaya döküyorlar. Bu zorlu geçiş sürecini ve boşanma sonrasını çocuklarınızın en az hasarla atlatması için size çeşitli öneriler sunmak isterim.

BOŞANMA KARARI VERİLDİĞİNDE DIKKAT EDILMESI GEREKENLER

  • Çocuğunuzu olabilecek en erken zamanda (ayrılık konusu gündeme gelir gelmez) bu konuda  bilgilendirin ve destek almasını sağlayın.
  • Henüz anne baba için tam netleşmemis olsa bile durumun ismini koymak çok önemlidir.
  •  Mümkünse çocuğunuz her iki ebeveyn tarafından ortak ve birbirine uyumlu ifadelerle bilgilendirilmelidir.
  • Eğer kardeşler varsa, birbirlerine destek olabilmeleri için aynı anda bilgilendirilmeleri gerekir.
  • Bu konu hakkında kafalarına takılanları konuşabilecekleri fırsatlar yaratılmalıdır.
  • Çocuğunuza zamanlamalar, neyin nasıl olacağı vs hakkında net bilgiler verilmelidir.
  • Çocuğunuza boşanmanın, anne baba arasında bir çözüm olduğu, bir felaket olmadığı söylenmelidir.
  • Bu ayrılığın yalnızca anne baba arasında bir konu olduğu, çocukla bir alakası olmadığı belirtilmelidir.
  • Çocuğunuza sizin evliliğinizi kurtarması gerekmediğini net olarak söyleyip, onu bu sorumluluktan ve yükten kurtarın.
  • Her iki ebeveyn olarak çocuklarınız için duygusal açıdan ulaşılabilir olun ve sorumluluklarınızın bilincinde olduğunuzu onlara gösterin.
  • Çocuğunuza her iki ebeveyni de sevmeye devam edebileceğini ve sevmeye izni olduğunu anlatın. Suçlayıcı davranışlardan kaçının.

BOŞANMA SONRASI DIKKAT EDILMESI GEREKENLER

  • Ayrılığınızın ona acı verdiğini kabul edin ve bu acısına anlayış ve saygı gösterin
  • Çocuğunuzun bu durumda özel ihtiyaçlar geliştirebileceğinin bilincinde olun. Bunları karşılamaya hazır olun ya da ailedeki annane, dede, teyze vs.yi delege edin.
  • Çocuğunuzun gerçekleşmesi mümkün olmayan istekleri ( Örn. babanın geri dönmesi) olabileceğini kabul edin ve üzüntüsünü yaşamasına izin verin
  • Çocuğunuzun kendisini güçsüz hissetmesinin önüne geçmek için önlemler alın. Örn. Kendisiyle ilgili konularda yaşına uygun kararlar verebilmesine olanak tanımak gibi)
  • Çocuğunuzun gelişimi için her iki tarafla da ilişkisinin devam etmesi çok önemlidir. Bu nedenle, size zor gelse de, acı verse de çocuğunuzun diğer ebeveynle düzenli olarak görüşmesine önem verin.
  • Çocuğunuzun yanında eski eşinizi kötüleyen herhangi bir şey söylememeye özen gösterin. Bu sayede çocuk kendini iki taraf arasında çekiştiriliyor gibi hissetmekten kurtulur.
  •  Çocuğu ilgilendiren konuları doğrudan eski eşinizle konuşun. Çocuğunuzu aracı olarak kullanmaktan kaçının. Bu sayede çocuğunuzun sadakat ikilemine girmesini engellemiş olursunuz.
  • Eğer çocuğunuz herhangi bir şekilde diğer ebeveyne karşı olumsuz duygular geliştirirse bunu desteklemeyin. Kızgınlığını dile getirmesine izin verin ama yangına körükle gitmeyin. Bunu cok isteseniz de…
  • Diğer ebeveynle yaşadığı sorunlar varsa, bunu onunla konuşabilmesi ve çözüme kavuşturabilmesi için cesaretlendirin. Bu konular hakkında tavsiyeler vermekten kaçının, diğer ebeveyne yönlendirin.
  • Diğer ebeveynin özel hayatı hakkında çocuğunuza soru sormayın. Eğer beğenmediginiz şeyler varsa doğrudan eski eşinizle konuşun

                                                                                                                     Uzman Psikolog Merve Yenal Altın

 

Mutluluğunuzun farkında mısınız?

happyKendinizi sık sık mutsuz, sıkkın hissediyorsanız, hayatın anlamını sorgulamaya başladıysanız sciencedaily.com sitesinde yayınlanan bu araştırmaya bir göz atmanızda yarar var.

Hertfordshire Üniversitesi Profesörü Karen Pine ve ekibi hayattan tatmin olmamız ve kendimizi mutlu hissetmemiz için neler yapmamız, nasıl düşünüp hareket etmemiz gerektiğini sorgulamışlar. Hayattan tatmin olmamızı en cok hangi alışkanlıkların, davranış ve düşüncelerin etkilediğine bakmışlar.

Ve sıkı durun sonuçlar şöyle;

Kişinin kendisini olduğu gibi kabul etmesi hayattaki mutluluğunu en çok etkileyen 10 faktörün başında geliyor. Yani ‘kendime karşı iyi davranırım ve kendimi olduğum gibi kabul ederim diye düşünmek hayattaki mutluluğu en çok etkileyen faktör. Diğer yandan , araştırmaya göre malesef ki bu tarz düşünceyi benimseyip uygulayabilenler azınlıkta. Katılımcıların yalnızca yüzde 5’i kendilerine bu konuda tam puan vermiş.

Araştırmayı yöneten ekipten Dr Mark Willamson ‘toplum başarılı olmamız için sürekli baskı yapıyor. Durmadan başkalarıyla kıyaslanıyoruz. Bu da bizi anksiyeteye ve mutsuzluğa götürüyor. Araştırma gösteriyor ki, eğer kendimizi olduğumuz gibi kabul etmeyi oğrenebilirsek çok daha mutlu olabiliriz.’

Diğer taraftan sonuçlara bakarsak, gündelik alışkanlıklarımız kendimizi ne derece mutlu hissettiğimizi sanılandan çok daha fazla etkiliyor.

Siz de kendinizi daha iyi hissetme yolunda ilk adımı atmak istiyorsanız, mutluluğu etkileyen 10 faktöre bir göz atıp onları uygulamaya başlamanızda yarar var.

HAYATTAKI MUTLULUĞU VE TATMİNİ ETKILEYEN 10 ALIŞKANLIK

1. Paylaşmak: Başkaları için birşeyler yapın, insanlara yardım edin ve nazik olun

2. İlişki kurmak: Hayatınızdaki önemli insanlarla olan iletişiminize emek verin

3. Spor: Formunuza dikkat edin, gün içinde aktif olun

4. Farkındalık: Hayatınızda iyi giden şeylerin farkında olun

5. Denemek: Yeni şeyler denemeye acık olun

6. Hedef koymak: Ulaşmayı heyecanla beklediğiniz hedefleriniz olsun

7. Esnek olmak: Zorluklara direnecek esnekliğiniz olsun

8. Olumlu hissetmek: Kendizi iyi hissettirecek şeyler yapın

9. Kabul etmek: Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin, kendinize karşı anlayışlı olun

10. Anlam: Hayatta sizin için bir anlamı olan, bir şey ifade eden uğraşlarınız olsun

Ya sizin kaç arkadaşınız var?

hands-1434811-2-mDer Spiegel dergisi ilginç bir araştırmayı yayınlamış. Almanya’daki Mainz Üniversitesi’nden psikolog Cornelia Wrzus ve arkadaşları 30 ülkeden 177 bin kişiyi kapsayan dev bir araştırma yapmışlar.

Buna göre hayatımız boyunca sürekli yeni insanlar tanısak da, yıllar geçtikçe arkadaş çevremiz azalmaya yüz tutuyor. Gençlik yıllarında arkadaş sayımızı artırıyoruz, ancak yaş 24’e geldiğinde gerileme başlıyor. 30’dan sonra her beş yılda bir, arkadaşlarımızdan ortalama bir kişi eksiliyor. Bir süre sonra geriye yalnızca size gercekten yakın kişiler kalıyor; yani aile bireyleri ve en yakın arkadaşlarınız. Bunun sayısı da beş, en fazla 10 kişiden ibaret. 

Sayı zamanla azalsa da ilişkilerin derinliği artıyor. Eh, ne diyelim gerçek olsun, az olsun, benim olsun.

Ne kadar teknoloji?

wwwÇocuklar ve teknoloji kullanımı çok tartışılan bir konu. Tabletlerin, cep telefonların elden ele dolaştığı, adeta bir organımız gibi vaz geçilmez bir parçamız olduğu da bir gerçek.

Daha önceki yazıda çocukların teknoloji kullanımını neredeyse sıfırlamaya dair öneriler ve gerekçeleri vardi.

Psychology Today Dergisinde  bir yazı kaleme alan Dr. Lynn Schofield Clark bu konuda farklı düşünüyor: “Çocukların tabletlere ve cep telefonlarına ulaşamamasının yolu, bizim bu aletleri kullanmamamızdan geçer. Aksi takdirde çocuklara, `dediğimi yap ama yaptığımı yapma’ demiş oluyoruz”  diyor. Clark, aynı zamanda çocukların 24 saat boyunca hangi aleti nerede nasıl kullandığını kontrol etmenin mümkün olmadığını dile getiriyor.

Clark’in önerisi ise söyle: “Çocukları saati saatine kontrol etmek, onların sorumluluk alma becerilerini kısıtlar. Saat kıstası koymak yerine, onlara zamanlarını nasıl yöneteceklerini öğretmemiz gerekir. Bunu yapmanın bir yolu, göstermelerini istedikleri davranışlara model olmamızdır. Eğer çocuklara, önemli anlarda, örneğin, akşam yemek saatinde mobil aletleri kullanmamayı öğretmek istiyorsak, ailedeki herkes bunu yapmalı. Siz anne baba olarak ailedeki herkesi ilgilendiren konularda konu açarak iletişimi teşvik etmelisiniz. Eğer çocukları açık havada oyun oynamaya yönlendirmek istiyorsanız, onlarla oynayacak zaman yaratmalısınız.”

Kısacası, Clark diyor ki teknoloji kullanımına yalnızca saat limiti koymak yerine, teknoloji bizim aile yaşamamızı ne şekilde kolaylaştırır sorusunu sormak gerekir.

 

Çocuklarda akıllı telefon ve tablet kullanımı

kidsAmerikan Pediatri Akademisi ve Kanada Pediatri Topluluğunun kısa zaman önce yayınlanan uyarılarına bir göz atmakta yarar var.

Huffingtonpost sitesinde yayınlanan habere göre, 0-2 yaş arası çocuklarımızı teknolojiden tamamen uzak tutmamız gerekmekte. 3-5 yaş arası çocuklarda ise günde 1 saate kadar izin var. O da yalnızca agresyon içermeyen televizyon programlarına yönelik.

Tablet kullanımı, sıkı durun, 13 yaşına kadar uygun görülmüyor.

Teknoloji kullanımı için izin 6-18 yas grubunda ise günde 2 saate kadar çıkıyor.

Cep telefonu veya tablet gibi kablosuz cihazlar özellikle çok küçük çocukların ellerinde birer oyuncak gibi. Bu aletlerin çocuklar tarafından denetimsiz kullanımı sayısız zarar veriyor. İşte bunlardan bazıları…

  1. Dikkat eksikliği, bilişsel yetilerde gecikme, öğrenme problemleri, dürtü kontrol sorunları….
  2. Gelişim geriliği
  3. Obezite
  4. Uyku bozuklukları
  5. Çocuk depresyonu, anksiyete, bağlanma bozuklukları, dikkat bozukluğu, autizm gibi sorunlar.
  6. Agresyon
  7. Bağımlılık
  8. Radyasyon emisyonu ile ilişkilendirilen kanser riski