Eia Asen, Londra’da yaşayan günümüzün önemli psikiyatrist ve psikoterapistlerinden. Aynı zamanda sistemik aile terapisti. 40 yıldır meslek hayatında olan Asen’in, problem yaşayan ailelerle yaptığı çalışmalar oldukça meşhur.
Beobachter’in haberine göre Asen’in ‘Aile Sınıfı’ isimli uygulaması da son 40 yıla damgasını vuran bir çalışma. Okuldan atılması ya da koruyucu aileye verilmesi söz konusu olan çocuklar, aileleriyle birlikte 12 hafta boyunca birlikte bu sınıflara giriyorlar. Hedef, çocuğun okuldan atılmasının önüne geçmek.
Asen’in bu çalışması İskandinavya’dan İsviçre’ye Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde uygulanıyor. Öğretmenler ve bir aile terapisti eşliğinde düzenlenen bu sınıflarda anne babalar çocuklarına nasıl destek olacaklarını öğreniyorlar. Tahmin edersiniz ki, bu ailelerin çoğunda çeşitli sorunlar var. Alkolizmden, aile içi şiddete, maddi sorunlardan psikolojik problemlere uzanan bu sorunlar çocuğa da yansımış oluyor.
Asen’in, bu muhteşem uygulamasında(Türkiye’deki ihtiyacı varın siz düşünün) aileler birbirlerine de koçluk yapıyor. Bir nevi grup terapi ortamı… Örneğin bir anne diğerine, ‘oğlunun ödevlerine yardım ettiğin sırada gidip sigara içmemelisin’ diyor. Ya da bir baba diğerini ‘çocuğun bir şeyi beceremediğinde hemen sinirlenirsen, onu yapmayı hiçbir zaman öğrenemez’ diye uyarıyor.
Şimdi sözü kendisine bırakalım, bakalım ünlü aile terapisti ne diyor:
- Bir çocuk okulda sorun çıkardığında tüm aileyi ‘okula’ yolluyorum çünkü bence çocuğun okulda gösterdiği problemlerin çoğu ailedeki problemlerin bir yansıması. Yani, yalnızca oturup çocuğa odaklanmanın bir anlamı yok.
- Çocukların çoğu zaten bireysel terapi alıyor ama ben çocuklar söz konusu olduğunda bireysel terapiye karşıyım. Gittikçe artış gösteren Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanılarına da eleştirel gözle bakıyorum. Çünkü çocuğa bir teşhis koymak, içinde bulunduğu şartları değiştirmekten daha kolay. Teşhisi bilmek aileleri bir nevi rahatlatıyor ama çocuklar böylelikle damgalanmış oluyorlar. Ayrıca Ritalin ve benzeri ilaçların ciddi yan etkileri var. Daha ispatlanması bile mümkün olmayan bir hastalık tablosu için bu derece yüksek miktarlarda ilaçların yazılması sorgulanmalıdır. Ben 10 yıldır bunu yapmıyorum.
- Okullar problemli çocukları bizlere teşhis için yolluyor. Tabii okul için bu çekici bir yöntem. Çocuk okulda problem çıkarıyor; siz de problemi çözmesi için başkasını görevlendiriyorsunuz. Birçok çocuk bize DEHB, Asperger ya da son zamanlarda çok popüler olan Tourette Sendromu şüphesiyle gönderiliyor. Bunları tıbbi açıdan onaylamamızı istiyorlar.
- Ailelerle yaptığımız çalışmaların çoğunda DEHB davranışını öfke, karşı çıkma ya da sıkıntı gibi altta yatan sorunlara ayrıştırabiliyoruz. Çoğunlukla da bu çocukların yeterli uğraşılarının olmadığı, az hareket ettikleri, yanlış beslendikleri, az uyudukları veya ekranın önünde çok zaman geçirdikleri göze çarpıyor.
- Aileleri bu kurslara genelde zorla katılıyor. Aldıkları kurs eğer onlara uygunsa, bunun zorla yapılmasında hiç sakınca yok. Yarar gördüklerini anladıklarında aileler vazgeçmiyor. Supernanny gibi kursların bazılarına baktım. Çok banaller ve emreden bir tarzları var. Ben olsam, ben de gitmezdim.
Asen’le yapılan röportajı Almanca aslından okumak isteyenlere: